Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / DENEMEYİ DE DENEMELİ

DENEMEYİ DE DENEMELİ

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

Deneme, değerli yazarlarımızın en çok kullandığı edebi  türümüzdür. Hassaten ben de deneme yazmayı seviyorum.Kendine has bir tecrübî durum isteyen deneme, bizim de çok sevdiğimiz bir türüdür.Yazan ve okuyanlarımızın bir çoğu, denemeyle yolu kesişmeden yapamazlar.Bunu bilen birisi olarak, yazdıklarımın epey kısmının deneme olduğunu belirtiyorum.Onun için denemeyi de denemeli diyorum.Dediklerimin tanığı da okuduklarımdan alıntıladığım parça yazılardır.Aşağıdaki parça metinleri, bir şiir yazı gibi düşünebilirsiniz.Nesrin ne kadar da şiire yakıştığını yazı terkiplerimden anlayabilirsiniz.

İlk konuşacağımız deneme üstadı, değerli Cemil Meriç’tir. Artık bir el kitabı olan Bu Ülke adlı eserinden aldığım anekdot,denemenin tatlı misallerinden birisidir: Kitap, istikbale yollanan mektup… smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür. Kitap ve gazete… biri zamanın dışındadır, öteki “an”ın kendisi. Kitap, beraber yaşar sizinle, beraber büyür. Gazete, okununca biter. Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekâlar topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doğrusu mesajı. Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezimet veya intihar. “ Derginin  hür tefekkürün kalesi olduğunu anladığımız metin, ne kadar da özel ve bize ait değil mi?

Ara ara okutmaktan keyif aldığım bir deneme ustası da, Rahmetli Mehmet Kaplan’dır. Kültür ve Dil adlı eseri, bir başucu eseri olarak değerlendirilebilir. Her okumamda heyecanlandığım eser, kültür ve dilin unsurlarının neler olduğunu çok güzel anlatır: “ Dil ile tarih ve kültür arasındaki ilgiyi bilen bir kimse dili tek başına almaz. Çünkü dilde her sözcüğün yazılış, ses, biçim ve anlamını tayin eden, tarih ve kültürdür. Yunus Emre’nin şiirlerinin dilini, yazıldığı dönem ve çevreden ayrı ele alamazsınız. Çünkü o ağacın kökleri gele­nek ile beraber, yetiştiği topraklara sımsıkı bağlıdır. Bu da gösterir ki filolog sadece dilci değil, geniş kültürlü, kafası dil gibi yaşamın bütün olanaklarına açık bir insan olmalıdır.”İnsan olmak, biraz da irfanlı olmayı gerektirmez mi? Deneme biraz da hikmeti arama arayışının adıdır.

Her deneme biraz eksiktir. Eksiltili deneme doğası gereği, sizin tamamlamanızı gerektirir. Monteigne’nin Denemeler’i, denemenin de hasıdır.Usta, ölüm adlı ünlü denmesinde ölümün önlenemez varlığını anlatır:” Başımıza bir kez gelen şey büyük bir dert sayılamaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm uzun ömürle kısa ömür arasındaki ayrımı kaldırır çünkü yaşamayanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşayan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın beşinde ölen yaşlı ölmüş sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimize gülünç gelmez? Ama, sonsuzluğun yanında, dağların, ırmakların, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür… Doğa bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: «Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının koşullarından biridir.” Ölüm en iyi vaizdir diyen Peygamberin hadisine, bundan iyi yorum olamaz.

Bacon’ın denemeleri de denemenin denenmesini gerektiren özelliktedir.Sade, basit bir dil kullanan yazar, bizi denemeye koşturan üstatlardandır.  Zenginlik Üstüne çalışmasında: “Zenginliğin azını büyük bir emekle, çoğunu ise pek az emekle elde ettiğini söyleyen kişi, doğru söylemiş. Bir kimsenin varlığı, piyasada en kazançlı anları kollayabileceği, kimsenin göze alamayacağı büyüklükte işleri üstlenebileceği, daha genç adamların girdikleri işlere ortak olabileceği dereceye erişti mi, ister istemez daha da artar. Yaygın sanatlarla uğraşlarda kazançlar dürüst yoldandır, başlıca iki şeye dayanır: bıkmadan usanmadan çaba göstermek; temiz iş gören güvenilir bir kimse olarak ün kazanmak. Ancak, bir başkasının dar gününü kollayarak, araya birtakım uşaklar ile aracılar koyarak, daha yüksek bir para ödeyecek alıcıları yalan dolanla uzaklaştırarak, buna benzer bir sürü düzene, dalavereye başvurarak görülen işlerin kazancı biraz kuşku uyandırır. “ diyerek,haklı ve haksız kazancın ya da haramla helalin farklılıklarına vurgu yapar.

Değişik yerli ve yabancı öncülerden aldığım denemeler de gösteriyor ki,deneme tadında yazmayı sadece denemekle değil, özellikle yazarak tecrübe etmeliyiz.Şiir tadında nesrin yolu da denemeden geçiyor. Ahmet Hamdi Tanpınar, İsmet Özel, Hilmi Yavuz, İbrahim Tenekeci vb. yerli yazarlarla zenginleştireceğimiz deneme dünyası, bize ayrı bir zevk verecektir.Denemeyi ne kadar önemsediğimi anlattığım yazımı, içinden vecizeler ve aforizmalar saçan bir metin ve yazarıyla bitireyim. Cemil Meriç usta ve yine Bu Ülke’den: “Gerici, ilerici… Düşünce hürriyeti bu mülevves kelimelerin esaretinden kurtulmakla başlar, düşünce hürriyeti ve düşünce namusu.” O kadar. Hadi denemeyi de denemeli, ne dersiniz?

isa çolaker

 

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*