1884 Kânûn-i evvelinin 2sinde, Üsküp’de İshâkıyye Mahallesi’nde, büyük validem Âdile Hanım’ın konağında, bu evin cepheye doğru, sağ tarafındaki arka odada, sabaha karşı doğmuşum. Salı günü imiş. Üsküb’e o gün nâdir görülür bir kar yağmış. 1886’da, kardeşim Reşad’ın aynı evde doğmuş olduğunu pek hayal meyal olarak hatırlıyorum. Annemin lohusa yatağı, evin cepheye doğru, sonundaki ön odada idi.
1889’da, yeni yaptırmış olduğumuz evde, mektebe başladım. Mektep, Sultan Murad Câmii’nin mihrabı arkasında Yeni Mektep denilir, beşyüz senelik bir vakıftı.
Mektebe başlayışım kadîm an’aneye tamamiyle uygun oldu. Erkenden muallim-i evvel Sabri ve muallim-i sânî Ganî efendiler bizim selâmlığa geldiler; çarşıdan bana savatlı bir divit, boyundan geçirilir, sırmalı bir cüzdanlık alınmıştı. Ganî Efendi kalemi açtı, divitin mürekkebine batırdı. Bir “Rabbi yessir” yazdı. Sonra üstüne şeker döktüler, bana o yazının mürekkebini şekerli şekerli yalattılar.
Dışarıda, bahçede, meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı. Nihayet bu çocuk kafilesi
Şol cennetin ırmakları,
Akar Allah deyû deyû…
Çıkmış Tanrı melekleri
Bakar Allah deyû deyû…
ilahisini cumhurca “ırlayarak” yola düzüldüler…
Davetliler vardı, onlar şerbet içtiler, kuşaklarını ve ceplerini şeker külâhlarıyla doldurdular, o aralık, zahir ürkmiyeyim diye, beni bir araba ile, ayrı bir yoldan, Saat Bayırı’ndan mektebe ilettiler. Annemin hazırlamış olduğu bir şilteyi, muallim Ganî Efendi’nin hoca makamı olan, yarım kavis, mihrabımsı yerin arkasına koydular. Maarif âlemine girişimin ilk günü budur.
Yahya Kemal Beyatlı