Sevgili Mustafa Miyasoğlu ‘ nun bir eserinin adı Güzel Ölüm ‘ dür . Hakka yürüyen değerli yazarımız, edebiyat araştırmacısı, fikir ve mücadele adamı Mustafa Miyasoğlu’nu kaybettik. Türkçe konusundaki özenli duruşunu bildiğim için , en çok eserini okuttuğum yazarlar arasında yeri ayrı olan birisiydi . Epey süredir hasta olan Miyasoğlu ‘ nunkaybı , edebiyatcamiası için çok üzücüdür . Velûd bir yazar olan Miyasoğlu epey bir eseri arkada bırakarak aramızdan ayrıldı . Döneminde uydurukçaya teslim olmuş bir çok İslamcıya rağmen o , dilini ruhsuz kelimelere teslim etmeyen hassas bir milli kişilikti .Türkçeyi bir bayrak mesabesinde ve inançla sahiplenerek yazdı . Yazdıklarıyla da edebi tarihe kalacak bir ömür sürdü .
Üniversitelerde okutmanlık yaptı. Bu arada, 1988-92 yılları arasında Pakistan’ın İslamabad şehrindeki yabancı diller enstitüsünde yardımcı profesör ünvanıyla görevlendirildi. 1966 yılından beri şiir yanında deneme, hikâye, tiyatro ve roman türlerinde de eser veren sanatçı, pek çok dergi ve gazetede kültür ve sanat yazıları yayınladı, şiir ve romanlarıyla armağanlar kazandı. Türk Millî Kültür Vakfı özel armağanını kazanan Hicret Destanı adlı şiiri , Dr. Muhammed Harb tarafından Arapçaya çevrildi. Ayrıca başka şiir ve hikâyelerinin de İngilizce, Arapça ve Urduca çevirileri yurtdışında yayınlandı. Samsun, Ankara , Kahire üniversitelerinde eserleri üzerine tezler hazırlandı.İlk şiiri Filiz dergisinde çıktı (Kayseri, 1966). Şiir ve yazıları Hisar, Türk Edebiyatı, Edebiyat, Mavera, Millî Gençlik, Yeni Sanat, Sedir dergilerinde yayınladı. Suffe Yayınlarını kurarak Suffe Kültür Yıllığı’nı yayınlamaya başladı (1982). Şiir, hikâye ve romanlarında millî kimlik arayışına yöneldi, toplumda değer çatışmalarını işledi . Her Suffe yıllığı tam bir antoloji gibiydi . Makaleler ve şiirler toplamı bir yıllık anlayışını öngörmüştü usta .
Şairliğinden çok , yazdığı roman ve denemelerle tanınan Miyasoğlu , Türkçeyi basit ve renkli bir uslupla kullanan bir yazardı .Devran isimli şiir kitabı ile edebiyat camiasında tanınan Miyasoğlu, beş şiir kitabı yayınlamış olmasına rağmen, daha çok romanlarıyla okuyucunun zihninde yer etti. Ayrıca Dönemeç , Devlet ve Zihniyet , Kaybolmuş Günler , Edebiyat Sohbetleri vb. eserlerle kendini okuyucuya kabul ettirmiş bir kişilikti .Onun edebî yönü, sadece edebiyat eserleri ortaya koymakla sınırlı kalmamıştır. Edebiyat tarihimizin önemli isimleri ve eserleri, günümüz dil ve edebiyatının meseleleri zihin yorduğu konular arasındadır. Hatta daha ötesi, günümüz edebiyat, düşünce ve sanat alanının tesbiti, belli bir muhteva kazanması yönündeki çabaları da onu farklı bir kişilik olarak karşımıza çıkarıyor.
Ölüm Duası adlı şiirinde sanki ölümün resmini yapan Miyasoğlu , ne kadar da sahici anlatır ölümün soğuk ve hakiki yüzünü : “Bir gece ölüm gelmiş / Bir gece güzden yana / Baharı kabir yemiş / Durmayıp ağlasana.“ Ölümü bu kadar mütevekkil ve samimi anlatan şairin ölümü de piyasanın gürültüsüne gitti . Boyalı basın ve magazin medyası güzel insanın ölümünü , minicik haberlerle verdiler ! Şiirlerinin yanında , yazdığı biyografilerle edebiyat dünyasına ışık tutmuştu .Dede Korkut Kitabı’ndan başlayarak , edebiyat üzerinde kafa yoran ve bunu eserlerinde görünür kılan bir yazar olarak Mustafa Miyasoğlu, düşünce ile edebiyatın tabiî ilişkisinin farkında olmanın doğurduğu hassasiyetle eserlerini yazdı . Bütün Ağaçlar Seni Söyler şiirinde gizemli bir aşkı dillendiren Miyasoğlu şöyle der : “Tren sesleri kaçırmaz insanı / Bir çığlık getirir bunalan geceye / Nice tünele girer içimden korkunç .” Şairin içine giren ve geceye koşan çığlık aslında , onun aradığı huzurun adıdır . Kararlı bir sesle şiirini yazan Miyasoğlu ‘ nda , son yıllarda nesire ağırlık veren bir kalem yönelişi vardı .
Bir taraftan edebiyatımızın önemli isimleri ve eserleri üzerine yazılar, hatta kitaplar yayınladı, diğer taraftan edebî eserlerini yazmayı sürdürdü.Edebiyat ve düşünce tarihimizin büyük isimlerini, önemli şahsiyetlerini bugüne taşıma yönünde çabaları beş kitaplık bir külliyatla okuyucuya ulaştı. Necip Fazıl Kısakürek , Asaf Halet Çelebi, Ziya Osman Saba, Haldun Taner ve Ahmet Mithad Efendi üzerine yaptığı çalışmaları hala edebiyat aleminin en iyi biyografik yapıtlarıdır . Fakat rahmetlinin ne kadar ilgi ve beğeni gördüğü de ayrı bir tartışma konusudur . Arı duru bir yaşamı olduğu için , reklamcı edebiyat piyasasının adamı da olamamıştır ! Belki de o böyle kalmak istemiştir . Öğrencilerim adını bile zor telaffuz ediyordu .Heyhat !
İslamî olanla milli kimliği meczetmesini başarabilmiş usta bir kalemdi . Değişik gazete ve edebi dergilerdeki yazıları sevgili oğlu tarafından toparlanabilirse , çok iyi bir iş olur diye düşünüyorum. Miyasoğlu, ömrünü istikamet sahibi bir fert ve bu toprakların bin yıllık kültürünün gerçek bir varisi olarak ; edebiyat üzerine yaptığı çalışmalar ve fikir mücadelesi ile yeşertti . Bu çabalarının bizim çevremizde ne kadar takdir gördüğü de tartışılır . İltifat görmeyen bir marifetin sahibiydi diye düşünüyorum . Türk insanının ve İslami hassasiyetlerin yılmaz savunucusu olan Mustafa Miyasoğlu ‘ na Allahtan rahmet ve sevenlerine baş sağlığı dilerken , onun eserlerine sahip çıkmaya ve okumaya devam edelim . Keşke Mimar Sinan romanını da bitirebilseydi , vadesi yetmedi . Nur içinde yat “Güzel Ölüm” yazarı .Sen öldünya , ölüm güzel demektir usta .
Günün şiiri : “Kapılma dehrîniğfalatına ahlâk bahsinde, / Sana ol fende vicdanın yeter üstâd lazımsa.” Namık Kemal
İsa Çolaker