Allah Tealâ kullarını rahmet ve merhametiyle kuşatmak için her dâim kendisine bizleri davet ediyor. Bu kutlu davet; günlük olarak beş vakit namazda, haftalık olarak Cuma’da yıllık olarak içinde bulunduğumuz mübarek üç aylarda tecellî ediyor. Rabbimiz biz kullarına olan yakınlığını bu kadar açıkça ortaya koyarken, acaba bizler sözümüzle, özümüzle ne kadar O’na yakınız? Ya da yakınlaşmak için hangi gayretlerde bulunuyoruz? İbadetlerimizin acaba hangisi bizi O’na yakınlaştıracak nitelikte? Her şeyin en kalitelisini, en güzelini, en iyisini arayan bizler ibadetlerimizde bu kalite ölçüsüne ne kadar dikkat ediyoruz? Gündelik hayatta eksik olan bir işimizi tekrar geri dönüp yapma çabası içinde olan bizler, acaba tam olarak icrâ edemediğimiz hangi ibadetimizi yeniden daha iyisini, daha mükemmelini yapabilme arayışına giriyoruz?
Rahmet, mağfiret iklimi olan bu üç aylar, bize ibadetlerimiz başta olmak üzere Allah’a olan yakınlığımızın da derecesini sorgulamak için büyük bir fırsat olmalı. Bütün sene dış âleme dönük olarak yaşayan bizler, en azından bu mübarek aylarda iç âlemimize, rûh dünyamıza dönük olarak yaşayalım.
Gönlümüzü, rûhumuzu, kalbimizi, özümüzü, kısacası mânevî ağırlığı olan değerlerimizi unuttuğumuz için, yaşadığımız dünyada kan, gözyaşı, katliam, cinayetler her geçen gün daha da artıyor. Kadınlar dul, çocuklar yetim, insanlar çaresiz kalıyor. Günümüzde cereyan eden sorunların en önemli çözüm noktası yeniden özümüze, benliğimize dönmek. Şayet bu büyük dönüşümü gerçekleştiremezsek her gün daha da içinden çıkılamaz sorunlarla karşılaşacağız. Bize düşen rahmet ve merhamet mevsimi olan bu üç aylarda düşmanlık, kin ve nefreti dostluk ve ülfetle, isyanı itaatle; yalanı doğrulukla, maddeyi mâna ile değiştirme yönünde uğraş vermeliyiz. Bu mübarek aylarda bedenlerimizle cami ve mescid gibi kutsal mekanları doldurduğumuz gibi sevgi, merhamet ve muhabbetle de gönüllerimizi doldurmalıyız.
Özetle belirtmek gerekirse, hep birlikte arınalım ve değişelim bu kutlu mevsimde… Böylece hem bu ayların farkını hem de kendimizdeki yeniliği, değişimi gösterelim. Aramızdaki hased, kıskançlık, kin, nefret duvarlarını yıkalım. Yerine sevgi muhabbet duvarları inşâ edelim. Kenetlenelim birbirimizle… Hz. Peygamber’in mübarek ifadeleriyle bir vücudun azâları gibi olalım. Birbirimizin acısını, sıkıntısını, açlığını, çaresizliğini çok yakından hissedelim. Kopmayalım asla… Hiçbir beşerî gücün bizi birbirimizden ayırmasına fırsat vermeyelim. Zâlimlerin, hâinlerin, kâfirlerin aramıza nifak tohumları ekmesine fırsat vermeyelim. İslâm dâiresinin etrafında aynen asr-ı saadette olduğu gibi bütünleşelim. Rahmet merhamet iklimi olan bu üç aylarda pırıl pırıl ideallerimiz, hedeflerimiz olsun… Kurtulalım artık bu içinde bulunduğumuz keşmekeşlikten… Bu mübarek aylar, hepimiz için büyük değişimin öncüsü olsun. Hem iç dünyamızda hem de dış dünyamızda yepyeni bir sayfa açalım. Ve bu açılan sayfayı kıyamete kadar hiç kirletmeyelim. Yeni nesillerimizi de bu büyük ülkü etrafında yetiştirelim ki; bu kutlu sayfamız bizden sonra da ebediyen tertemiz olarak kalsın. Haydi hep birlikte hemen şimdi tövbemizle, duamızla, namazımızla, Rabbimize olan yakınlığımıza bu oluşumu gerçekleştirelim. Çünkü yarın çok geç olabilir…
Yrd.Doç.Dr Nuran ÇETİN
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi