İstanbul ‘un fethi beni hep heyecanlandırmıştır. Altı nisan ve yirmi dokuz mayıs arasında altmış üç gün süren bir kuşatma sonucu fethedilen İstanbul , tarihe Müslüman Türkün mührünü vurmuş bir şehirdir. Fatih ‘ in otağı bugünkü Topkapı – Maltepe hattındaydı. Topkapı –Edirnekapı hattı savaşın merkeziydi. Üç yüz bin asker ve yirmi parça donanmadan oluşan askerî yapı , Topkapıdan şehre girmiştir. Fethin teknik yapısı kadar , manevi cephesi de önemlidir. Topkapı ‘dan şehre giren Fatih ‘ e , Rum kızları gül atmaktadır. Fatih de onlara şehrin manevi fetihçisi olan Akşemsettin Hazretlerini işaret etmektedir. Yani İstanbul ‘un fethi düşüncesinin manevi ayağı da bir âlim zattır.
Türk cihan hakimiyeti ve dünya tarihi bakımından , İstanbul ‘un fethi çok önemli bir olaydır. Donanmanın Beşiktaş ‘ tan Haliç ‘e indirilmesi, Kasımpaşadan başlayarak boş fıçılarla beş buçuk metre eninde kalas köprü yapılması vb. bir çok yenilik fethin orijinalitesini ortaya koyar. Fethin bu savaş sanatı boyotu kadar , Fatih ‘in kişiliğini anlatan boyutu da önemlidir. Fatih ‘ e niçin fethettin diye sorulur ? Önce İstanbul benim gönlümü fethetti gibi egzotik ve büyülü bir cevap verir. Yani tam bir fetih hayali cümlesi . Hayal kuranlar , aynı zaman da vaktin kurucularıdır. Hayal etmezseniz büyük işler yapamazsınız. İstanbul ‘un fethi buradan bugünden bakıldığı zaman , bizim kaderimiz olan coğrafyanın bize armağanıdır. Üç defa ele geçirilemeyen ama , iyi ve yeni bir fetih anlayışıyla ele geçirilen kadim kenttir İstanbul.
İstanbul ‘ un fethi üzerine dini kaynaklarda bir çok hadis ve gönderme vardır. Birçok değişik ismi olan kente en yakışan isim İstanbul ‘dur. Sahih-i Müslim ‘ de bir hadiste Peygamber (sav ) şöyle der :” Muhakkak ben bir şehir bilirim ki ; onun bir tarafı denizde , bir tarafı da karadadır. Müslümanlar onu fethetmek için gelirler . “Lâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şerike leh “ derler, kara tarafı düşer. “ Lâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şerike leh “ derler , deniz tarafı düşer. Müslümanlar onu tespih ve tekbir ile fethederler. “ Müsned ‘te ki bir hadiste de : “ Konstantıniyye ( İstanbul ) elbette fethedilecektir.Onu fetheden kumandan , ne güzel kumandan ; o asker , ne güzel askerdir.”Gerçekten İstanbul ‘un fethi bu ruha ve maneviyata uygun bir şekilde gerçekleşmiştir. Dini kaynaklarda böyle anlatılan ve bir çok Müslümanın fetih rüyası olan şehir , edebiyatımızda da değişik ve güzel bir şekilde anlatılmıştır.
Bir İstanbul şairi olan Yahya Kemal Beyatlı , İstanbul’ la ilgili en çok şiir yazan ve İstanbul şairi unvanını hak eden bir kişiliktir. Fethin sembol değerini iyi kavrayan ve ona ayrı bir önem veren Beyatlı, sadece fethi anlatan tematik şiirler yazmıştır. Bunlardan biri de” İstanbul ‘ u Fetheden Yeniçeriye Gazel “ şiiridir. Yeniçeriye olan sevgisini dizelerinde haykıran ozan , onu milli bir savaşçı ve özel İstanbul askeri gibi düşünür :“Düşsün çelengi Rûm’un eğilsün ser-î Firenk / Vur Türk’ü gönderen yed-i takdîr aşkına .” Rum ‘un başındaki çelenk ( Bizanslının başındaki bitkiden taç ) düşsün ,eğilsin batılının başı. Müslüman Türk ‘ü gönderen kudret eli ( Allah ) adına vur diyor Beyatlı. Mısraların devamında “feth-i mübîn “diyen şair Kur’an da ki fetih müjdesine de gönderme yapar. inceden fetih suresine gönderme vardır. Gerçekten de Frenk ya da conilerin başı eğilmiş ve İstanbul Türk ve Müslüman olmuştur. İstanbul ‘un fethinin böyle ideolojik bir arka planı da vardır. Yani Türk ve Müslüman İstanbul Fatih’ le başlamıştır.
İstanbul ‘ un fethini en iyi anlatan ve fetih misyonunun gençlere iyi yükleyen bir şairimiz de , Arif Nihat Asya ‘dır. Daha çok milli soluklu şiirlerine tanık olduğumuz şair , Fetih Marşı adlı şiirinde adeta İstanbul ‘un fethini milli bir mesele ve gençlere örnek bir kahramanlık olayı olarak sunar. Rol ve değer açısından da bu doğrudur. Müslüman Türkün kaderi olan bu coğrafyayı İslamlaştıran Fatihi adeta önder bir kişilik olarak görür ve gençleri ona takip etmeye davet eder: “Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; / Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek; /Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek! /Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? / Fatih’ in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”
Asker bir kişilik olan Fatih ‘in sadece fetihçi bir kişilik olarak görülmemesi gerekir. İstanbul ‘u bize bahşeden bu mümtaz sultanın , edebî bir tarafı da vardır ve bayağı da güçlüdür. Tarih yazıcıları onun bu yanına pek atıf yapmazlar. Şiirlerinde oldukça lâtif ve ince bir şair olan Fatih , sufî duyarlılığı olan dizeler kaleme almıştır : “Hiç kimse yok kimsesiz / Herkesin var bir kimsesi / Ben bugün kimsesiz kaldım / Ey kimsesizler kimsesi.” Kimsesizlerin kimsesi olan bu millet ve onun güzel insanları , Sultan Fatihi bir önder olarak hiç unutmayacak ve misyonunu sürdürecektir. Onun bir dua şiiriyle bitirelim. “Kulluğundan etmesün azâd Allahım benİ “ Allah ‘a köle olan bir sultan gönlü , işte Müslüman Türk’ ün teslimiyeti budur. Fetih günümüz , tüm Müslüman alemine kutlu olsun.
Günün sözü : “Çıkan can geri gelmez.” Dede Korkut
İsa Çolaker